24 Ağustos 2011 Çarşamba

İyi ki Doğdun Tugi...


Yine bir özel gün vesilesiyle, Tugay Kerimoğlu'nun doğum günü vesilesiyle; eski yazılardan bir tanesini canlandırıyorum. (tarihi 6 ocak 2011)


Bizim buralar, yarım kalmış hikayelerin topraklarıdır. Bu toprakların hangi taşına kulak kabartsanız; tamamlanamamış bir hikayenin hazin nidalarını dinlersiniz. En güzel hikayelerin orta yerine bazen bir yağlı urgan çökmüştür kabus gibi; aslında darağacında sallandırılan gencecik fidanların hayalleridir, hikayeleridir. Bazen de bir seferberlik ilanıyla yarıda kesilmiştir; nice sevdalar... dolduruşa gelmiş bir kalabalığın öfke dolu sloganları küstürmüştür bazen de, nice güzel insanı...


Bu toprakların hangi taşına kulak kabartsanız bir yarım kalmış hikaye dinlemek zorundasınızdır. hikayelerin kahramanlarının tarafında olun ya da olmayın... Hasnun Galip yarım kalmış bir hikayedir; serseri bir kurşunla yarım kalmıştır o'nun hikayesi. Deniz Gezmiş, Frank Rijkaard, Adnan Kahveci, Gheorghe Hagi, Alpaslan Dikmen... İsimleri saymakla bitmez. 


Öfkeli ve dolayısıyla bilinçsiz bir kalabalığın yarım bıraktığı bir hikaye de Tugay'ın hikayesi. O da kabullenmiş birilerinin kendi sayfasını kapatmasını; çekmiş gitmiş, başka, tertemiz bir sayfa açmaya. Senelerce başkalarının gönlüne kurmuş tahtını; belki de, gönlüne taht kuramadıklarının hüznünü hep yüreğinde taşıyarak. Hep sevgi cümleleri yazdırmış tertemiz sayfasına... "Tugay you are my turkish delight" dedirtmiş, "two guy" diye anılır olmuş...


Sonra bu adam, yarım kalan hikayesini tamamlamaya dönmüş. "Ben binlerce İngiliz'in arkasından ağladığı adamım" kibrine hiç kapılmadan. Küçücük çocuklarla uğraşmayı, bir şahsiyet meselesi olarak görmemiş, kendisine yapılmış hakaret kabul etmemiş. Belki onların daha yeni başlayan hikayelerini görerek; onların da hikayeleri yarım kalmasın diye... Hiç eski sayfaları açmamış; cebinde hep yepyeni, tertemiz sayfalar...


İşte bu adam, yarım kalan hikayesini tamamlamaya; yeni başlayan bir hikayenin ilk cümlesini yazarak başladı. Anıl Dilaver hikayesinin başlangıcında olduğu gibi; kimbilir daha birçok temiz sayfanın başlangıcında Tugay'ın cümlelerine rastlayacağız. ve hiçbirisinin altına imza bile atmayan bir tevazuyla karşılaşacağız. Bizi bilen ama zihni bizim saçmalıklarımızla bulanmamış, profesyonelliği bilen ama içine yine onu bir parça duyguyla harmanlamış bir güzel adamın destanını yazıp, okuyacağız.


Her temiz yürekten umut dilenirim ben. Tugay'ın yüreği de; yepyeni hikayeleri okuyacak olma umudunu bana veren yüreklerden... Unutmayın; Galatasaray bir hikayeler takımıdır ve aslında; belki asla tamamlanmayacak ama nesiller boyunca okunmaktan da hiç vazgeçilmeyecek bir hikayenin ta kendisidir Galatasaray... Hep yarım kalacak bir hikayedir Galatasaray... Ve bu hikayenin bugünlerde okuduğumuz bu hüzünlü sayfasını çevirip, yepyeni bir sayfa açacak olanlar da; talihin işine bakın ki, kendi hikayeleri yarım kalmış iki güzel adam olacak: Gheorghe hagi ve Tugay... Bizim Tugay...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder