31 Temmuz 2011 Pazar

Gheorghe Hagi

"Bir insanın oynadığı futbol az-çok karakterinden izler taşır." derdi bir arkadaşım.

Mesela Taffarel'in futbolu; ortamın en neşeli, şen şakrak adamının, ciddi bir meselede, şaşırtıcı bir şekilde olgun laflar etmesine benzer. Kaptan'ın futbolu, mahallenin en cesur abisinin karşı mahalleyle kavgaya en önde gitmesine benzer, Suat'ınki sabahın altısında işe kalkan bir emekçinin yorulmaz ifadesine... Hakan Şükür sınıfın duygusal, ağlak ama çalışkan çocuğu gibidir, kafası rahat olduğu sürece yüz üzerinden doksan dokuz başarısızlıktır onun için.

Hasan Şaş'ın futbolu kavga etmeye benzer. Arda'nınki aşka... 

Hagi'nin futbolu... Şiire benzer. Bir şairin şiirine... En sıradan, her gün alelade şeylermiş gibi kullandığımız kelimeler, o şairlerin kaleminde, edebi bir büyüyle şiir oluverir ve siz şiirin o büyülü haşmetinin karşısında, sadece "Vay anasını!" diyebilirsiniz. 

Hagi mürekkebi ter olan kalemiyle, en güzel aşk ve kavga şiirlerini, en estetik şekliyle gönlümüze nakşetti ve gitti. Ondan bize geriye kalan videolarda hatırlanan golleri karşısında "Vay anasını!" nidası... 


"Mağlubiyete ağlamayan büyük futbolcu olamaz."   Gheorghe Hagi

Vay anasını..!


3 yorum:

  1. en sevdiğim hagi yazısı bu işte. enfes. diğerleri de güzel ama bu başka. eline sağlık tekrardan.

    YanıtlaSil
  2. eyvallah. çıkmışsın yine tatile, en azından duyum falan paylaş amk.

    YanıtlaSil
  3. evet çıktık. duyumu da kapattık. işlerin suyunu çıkarmaya başladığın anda bırakmak en iyisi.

    bu arada bura twitter mı amk. bi yazı var onla ilgili konuşulur abi :)

    ben çok saçma bir yazı olmuş. serdar özkan'a değinmemiş olman inan ayıp :(

    YanıtlaSil